OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU
1. Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) Nedir?
Otizm spektrum bozukluğu terimi, a) sosyal iletişim alanında temel yetersizlikler, b) sınırlı, yineleyici davranış örüntüleri ile karakterize edilen, klinik açıdan heterojen olan nörogelişimsel bir bozukluğu tanımlamak için kullanılmaktadır. Otizm, 1980 yılında DSM-III'te ayrı bir tanı olarak tanımlanmıştır. 2013 yılında yayınlanan DSM-5 ile birlikte otistik bozukluk, Asperger sendromu ve diğer yaygın gelişimsel bozukluklar 'Otizm Spektrum Bozukluğu' başlığı altında birleştirilmiştir (American Psychiatric Association-APA, 2013). Otizm, bir “hastalık” değil, beyin işleyişindeki bir farklılık olarak kabul edilir; müdahelerin amacı, bireyin güçlü yönlerini desteklemek ve zorluklarla baş etmesini sağlamaktır.
2. Otizm Belirtileri Nelerdir?
Otizm doğası gereği çok çeşitli belirtilerle kendini gösteren heterojen bir nörogelişimsel bozukluktur. Temel belirtiler iki ana eksende toplanır: (1) sosyal iletişim ve sosyal etkileşimde kalıcı/inatçı görünen eksiklikler ve (2) sınırlı, tekrarlayıcı davranışlar, ilgi alanları ve aktiviteler (APA, 2013). Otizmin başlıca belirtileri yalnıza sosyal iletişimdeki eksiklikler ve sınırlı ilgiler/basmakalıp davranışlarla sınırlı değildir. Bu listeye; bilişsel eksiklikler, psikolojik ve sosyal uyum sorunları, duyusal eksiklikler, beslenme sorunları, nörolojik ve metabolik sorunlar gibi durumlar eklenebilir.
3. OTİZMDE GÖRÜLEN İLETİŞİM, DİL VE KONUŞMA SORUNLARI NELERDİR?
Bu soru gelişimsel periyotlara göre ve kategorilere ayrılarak yanıtlanabilir:
6-9 Ayda Otizme İlişkin Muhtemel İletişim İşaretleri Nelerdir?
- Babıldamanın olmayışı veya nadir olması
- Babıldarken ses çeşidinin az olması
- Çocuğun konuşanın yüzüne bakmaması
- Bakım verenin sesine sesli yanıt vermemesi
- Anormal yüksek tonda çığlık benzeri seslemeler
6-9 Ayda Otizme İlişkin Oyun Oynamaya İlişkin Muhtemel İşaretler Nelerdir?
- Göz kontağı yetersizliği
- Karşılıklı gülümsemenin olmayışı veya nadir oluşu
- Adı söylenince bakmama
- Nötr duygulanım
- Bakım verenle etkileşim sırasında kısa süreli göz teması
- Pasif olma, bakım verenin yardımı ile istediği oyuncaklara ulaşma
- Kucağa alınma ve başka kişilerle oynama beklentisinin zayıf oluşu
6-9 Ayda Otizme İlişkin Oyunla İlgili Sosyal İşaretler Nelerdir?
- Garip duruş veya aşırı tekrarlayıcı hareketler
- Bazı objelere veya parçalarına aşırı veya atipik ilgi
- Tekrarlayıcı belli objelerle oyun
- Objeleri keşfetmeme veya tuhaf biçimde inceleme, mesela göze yakın tutma, aşırı ağız oynatma
6-9 Ayda Otizme İlişkin Bazı Olgularda Motor Ek İşaretler Nelerdir?
- Hipotoni
- Ellerin koordinasyonunda zayıflık
- Motor gelişim gecikmesi (sırtüstü pozisyondan oturmaya çekilince kafanın geri kalması)
- Dokunma ve diğer duyusal uyaranlara aşırı veya az tepki
- Beslenme sorunları (belli çeşitleri reddetme)
9-30 Ay Arası Otizme İlişkin Bazı Belirtiler & İşaretler Nelerdir?
- Dil gecikmesi (yaklaşık %40’ında)
- Gülümsemeye az veya yoktur.
- İlgilendiği olay veya nesneyi işaret ederek başkasıyla ilgisini paylaşmaz.
- Onunla konuştuğunuzda yüzünüze bakmaz veya az bakar.
- Başkalarının dikkatini bir oyuncağa, ona işaret ederek çekmeye teşebbüs etmez.
- Etkileşime girmek zordur.
- Ebeveynle bile etkileşim kısıtlıdır.
- Spontane taklit yetersizdir.
- Çocuk işaret ettiğiniz objeye bakmaz.
- Adını seslendiğinizde bakmaz.
- Çocuk beş sessiz harften daha fazlasını çıkartamaz (12 ay üstü çocuklar)
2-3 Yaş Arası Otizme İlişkin Bazı Belirtiler & İşaretler Nelerdir?
- Ekolali
- Vokal stereotipiler
- Repliklerle ve ifade setleriyle konuşma
- Sosyal etkileşim ve pragmatik dil eksiklikleri (dilin sosyal bağlamda kullanımıyla ilişkili sorunlar)
- Semantik eksiklikler (varlıkların anlamları arasındaki karmaşık bağlantıları çözümleyememe)
- Sınırlı sözel çıktı
- Kısıtlı taklit
- Yalnızlığı tercih etme
- Başkalarına bakmama
- Sosyal gülümseme eksikliği
- Göz temasının kısıtlı olması
- Jest ve mimiklerin kısıtlı olması
- Gereksiz gülmeler
- İsmine bakmama
- Karşılıklı konuşma başlatmakta veya sürdürmekte güçlük
- Adına tepki vermeme
- Ortak dikkat kuramama
- Sembolik oyun becerilerinin zayıf olması
- Zamir karmaşası (ben-sen)
- Mekanik bir konuşma tarzı
- Cümle ve ek anlamada güçlük
4. Otizmin Tanısında Erken Belirtileri Nelerdir? Otizm Kaç Yaşında Fark Edilir?
Erken tanı, otizmde müdahalenin başarısı için kritik öneme sahiptir. Aşağıda, ilk yıllarda gözlemlenebilen bazı tipik iletişim davranışları ve bunların yokluğunda dikkat edilmesi gereken erken belirtiler özetlenmiştir (Burgess ve ark., 2025; Salgado-Cacho ve ark., 2021):
a) Ses taklidi ve babıldama: Tipik gelişen bebekler 4–6 ay civarında gığıldama/babıldama yapar ve farklı ses kombinasyonları ile sesleri taklit eder. Babıldama eksikliği veya ses taklidi yapmama, dil gecikmesinin ilk işaretlerinden biridir.
b) Nesneleri adlandırma ve ilk sözcükler: Bir yaş civarında çocuklar tanıdık nesneleri tanır ve “mama”, “dede” gibi ilk kelimeleri üretir. 18 aya kadar en az 6 kelime kullanmama veya kelime dağarcığının gelişmemesi önemli bir uyarı sinyalidir.
c) Jest ve mimik kullanımı: Baş sallama (evet/hayır) ve el sallama gibi jestler, erken iletişimin önemli parçalarıdır. Bir yaş civarında “bay-bay” yapma ve baş sallama davranışı beklenir. Bu jestlerin bulunmaması veya göz temasının olmaması, sosyal iletişimde güçlüklerin erken göstergeleridir.
d) Yardım isteme ve işaret etme: Tipik çocuklar isteklerini işaret ederek veya basit sözcüklerle ifade eder. Bir şey istemek için yetişkinin elini kullanma ya da hiç yardım istememe, otizmde görülen bir davranıştır.
e) Vücut bölümlerini gösterme ve oyuncakları amacına uygun kullanma: 18 ay civarında çocuklar vücudunun bazı bölümlerini gösterebilir ve oyuncakları (araba sürmek, bebek beslemek) sembolik olarak kullanabilir. Bu becerilerin olmaması, hayal gücü ve sembolik oyun eksikliğine işaret eder.
f) Motor gelişim geriliği: Bazı çocuklar otizmle birlikte kaba motor becerilerinde gecikme (oturma, yürüme, koşma) gösterebilir. Motor gecikmeler, diğer nörogelişimsel risklerle birlikte değerlendirilmelidir.
g) Duyusal hassasiyet: Otizmli çocuklar belirli seslere, dokunma veya ışığa karşı aşırı hassas olabilir veya çevresel uyaranlara tepkisiz kalabilir. Bazıları belirli dokulara veya yiyecek formlarına aşırı tepki gösterir.
h) Tekrarlayıcı davranışlar: El çırpma, sallanma, dönme veya nesneleri sıralama gibi tekrarlayıcı motor hareketler, otizmin erken göstergeleri arasındadır. Aynı rutine aşırı bağlılık veya küçük değişikliklerde yoğun stres de dikkat edilmesi gereken belirtilerdendir.
Bu belirtilerden bazılarını gözlemlemek, çocuğun mutlaka otizmli olduğu anlamına gelmez; ancak kombinasyonlarının varlığı durumunda bir uzmana danışmak önemlidir. Erken tarama ve değerlendirme, ailelere uygun girişim programlarına yönlendirme sağlar ve çocuğun gelişimsel fırsatlarını en üst düzeye çıkarır.
OTİZMDE GÖRÜLEN ÇOK BOYUTLU SORUNLAR
4. Otizmde Görülen Bilişsel Sorunlar Nelerdir?
Bilişsel kapsamda durum adeta bir nöropsikolojik işlemleme bozukluğu olarak ele alınabilir. Detaylara odaklanarak bütünü kaçırma söz konusu olabilir (merkezi bütünlük kuramı). Başkalarının bilgi, duygu, inanç, niyet ve zihinsel durumlarını anlama becerisinde eksiklikler görülebilir (zihin kuramı/zihin teorisi/theory of mind). Görevlerin planlanması ve yürütülmesi ile ilgili zorluklar söz konusu olabilir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite/dürtüsellik ve yürütücü işlevlerde (yönetici işlevler) eksiklikler sık rastlanan bir durumdur. Kendi gözlemlerine dayalı olarak öğrenmede yetersizlik olabilir. Bellek, soyutlama, dikkatin bileşenlerinde güçlükler (dikkatte yanlılık, dikkatte geçişler, dikkat kaydırma), işitsel dikkat, ortak dikkatte açıklar görülebilir. Ayrıca anlama, duyusal uyaranları işlemleme, algıyı organize etme, zihinde canlandırma, ne düşündüğünün farkında olma ve görsel uzamsal becerilerde zorluklar görülebilir.
5. Otizmde Görülen Duyusal Sorunlar Nelerdir?
Duyusal kapsamda duyusal uyaranlara karşı tepki, yetersiz tepki, duyusal atipik durum, duyusal modülasyon bozukluğu (duyusal işleme bozukluğu), duyusal girdiye uygun davranışsal tepkileri düzenlemede ve düzenlemede zorluklar aşırı tepki, yetersiz tepki, duyusal deneyimin özlemiyle ilişkili duyusal arayış görülebilir. Kimi çocuklar ses (örn. mekanik sesler), dokunma (örn. belli formlar) ya da ışığa karşı (örn. ampuller) aşırı duyarlılık veya ilgi gösterebilirken, bazıları çevresel uyarıcılara tepkisiz kalabilir. Yine bu kapsamda; regülasyon sorunları, düşük uyarılma, duyusal uyaran arayışı, duyarlılık ve kaçınma, ağrı / sıcaklığa belirgin bir ilgisizlik, belirli seslere veya dokulara olumsuz tepkiler, aşırı koklama ya da nesnelere dokunma, ışık ya da harekete ilgi, denge ve koordinasyon zorlukları ve parmak ucunda yürüme görülebilir.
6. Otizmde Görülen Psikolojik, Sosyal ve Davranışsal Güçlükler Nelerdir?
Psikolojik kapsamda; geçiş sorunları, durumsal anksiyete, korkular, panik, belirsizliğe tahammülsüzlük ve sakinleşmede güçlük görülebilir. Obsesif kompulsif belirtiler gibi komorbititeler (saç yolma), davranış problemleri, öfke nöbetleri, sosyal sorunlar ve uyum sorunları eşlik edebilir. Düşük duygudurum ve duygulanım sorunları, depresyon (yaşla ilişkili), reaktivite, manik durumlar, hipomanik durumlar, disfori, gülme, bazen aşırı uyarılma, çevreye öfke ve self agresyon eş tanılar olabilir. Son olarak ileri yaşlarda düşük özsaygı, apati, anhedoni ve irritabilite görülebilir.
Sosyal ve davranışsal açıdan esnek olmamak, rutinlere aşırı bağlılık, aynılıkta aşırı ısrar, yeni ve karmaşık çevresel uyaranlara katlanamamak ve sosyal izolasyon-kopukluk görülebilir. Ek olarak sosyal pekiştireçlerden çok içsel pekiştireçlerin etkisinde olmak, karşı çıkma/ret etme eğilimi, davranış problemleri ve geçişlere direnç olabilir. Ayrıca korkusuzluk, yalnızlığı tercih, nesnelere uygun olmayan bağlanma, başını vurma, başkalarına vurma, çimdikleme ve bağırma görülebilir. El çırpma, dönme, ışıkla oynama, belirli nesnelere takıntılı ilgi duyma ve günlük rutinlerde küçük değişimlere karşı yoğun stres söz konusu olabilir.
7. Otizmde Görülen Beslenme ve Yutma Sorunları Nelerdir?
Beslenme kapsamında; yemekte seçicilik (picky eaters), ruminasyon, yenmeyecek şeylerin yenmesi (pika), katı/sıvı kıvamlarının çeşitli formlarının reddi, beslenmede sınırlılık görülebilir. Bu konuyla ilgili olarak reflü, alerjiler, kabızlık, ishal, yemek borusu sorunları ve yutma sorunları görülebilir. Bu da beden/kitle indeksini olumsuz etkiler (Adams, 2020; Baraskewich, 2021).
8. Otizmde Görülen Sağlık Sorunları Nelerdir? Otizmle birlikte hangi hastalıklar veya bozukluklar görülebilir?
Kronik kabızlık, kronik ishal, gastroözofageal reflü ve/veya hastalığı, mide bulantısı ve/veya kusma, şişkinlik, kronik karın şişkinliği, karın rahatsızlığı, ülser, kolit, iltihaplı bağırsak hastalığı, gıda intoleransı ve/veya büyüme geriliği görülebilir. Ayrıca epilepsi ile ilişkili bazı EEG anormallikleri (nöbetler) görülebilir (Al-Beltagi, 2021).
Otizmin sıklıkla ek tıbbi veya psikiyatrik durumlarla birlikte görülür. Amerikan Psikiyatri Birliği, otizmli bireylerin %95’inden fazlasının en az bir ek bozukluk yaşadığını, pek çoğunun birden fazla komorbid duruma sahip olduğunu bildirmiştir. Bu komorbiditeler arasında zihinsel yetersizlik, uyku, beslenme ve sindirim sorunları, epilepsi, gastrointestinal bozukluklar, serebral palsi, beyin lezyonları, konuşma problemleri, görme ve işitme bozuklukları, genetik sendromlar (örneğin Fragile X) ve Tourette sendromu yer alır. Yaygın duygusal ve davranışsal sorunlar ise anksiyete bozuklukları, depresyon ve dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğudur (Chung & Kim, 2024).
Zihinsel performans açısından otizmli bireylerin yarısına yakını ciddi veya derin zeka yetersizliği gösterirken yaklaşık üçte biri hafif-orta derecede zekâ geriliği taşır ve %20’si normal zeka düzeyindedir. Bu heterojen dağılım, tanı ve müdahale planlamasını zorlaştırır. Motor beceri sorunları da önemli bir komorbiditedir. 2021’de SPARK veri setinde yapılan kapsamlı bir çalışma, otizmli çocukların %87’sinin ince ve kaba motor becerilerde yetersizlik riski taşıdığını, riskin sosyal iletişim ve bilişsel bozuklukların şiddeti arttıkça yükseldiğini göstermiştir (Bhat, 2020). Bu motor güçlükler, oyun ve akran etkileşimlerini kısıtlayarak sosyal-duygusal problemlere yol açabilir; buna rağmen DSM 5’te otizm kriterleri arasında motor bozukluklara yer verilmemiştir.
Duyusal hassasiyetler (ışık, ses, dokunma ve tad uyaranlarına aşırı tepki veya tepkisizlik) ve proprioseptif farkındalık bozuklukları, otizmin tanısal özellikleri arasında sayılmaktadır (Bhat, 2020). Ayrıca epilepsi otizmli bireylerde genel topluma göre çok daha sık görülür; erken çocukluk veya ergenlik döneminde nöbet geçirme riski %30’a kadar çıkabilir. İşitme ve görme bozuklukları da iletişim güçlüklerini artırdığı için tarama programları önem taşır. Sonuç olarak, otizm çok sistemli bir bozukluk olup bireyin yaşamını etkileyen çeşitli komorbid durumlar barındırır; bu nedenle multidisipliner değerlendirme ve kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımları gereklidir (Al-Beltagi, 2021)
9. Otizmin Nedenleri Nedir?
Otizm etiyolojisi, oldukça karmaşık ve çok etkenli bir yapı sergiler (multifaktöriyel). Etiyolojik etmenler genetik, epigenetik, nöroanatomik, nörokimyasal ve çevre etmenleri olarak gruplandırılabilir. Çevresel faktörler genlerde meydana gelen değişiklikleri tetikleyebildiği gibi genlerde meydana gelen düzensizlikler de bireyleri belirli çevresel risk etmenlerine karşı duyarlı hâle getirebilmektedir (Modabbernia ve ark., 2017).
Güncel araştırmalar, otizmin ortaya çıkışında hem genetik hem de çevresel faktörlerin karmaşık bir şekilde etkileşim sergilediğini ortaya koymaktadır. Genetik araştırmalarına bakıldığında, otizmli bireylerin birinci derece akrabalarında, genel popülasyona kıyasla otizm görülme sıklığının kısmen arttığı görülmektedir. Tek yumurta ikizlerinde her iki kardeşte otizmin görülme oranı daha da yüksektir. İkiz araştırmaları otizmde bir genetik geçişin olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca ailede otizmli olup olmamasına göre otizm farklı kategorilerde incelenmektedir (simplex families, multiplex families). Ancak birçok vakada net bir genetik neden bulunmamaktadır (Wang ve ark., 2025).
Nörobiyolojik araştırmalarda ise beynin yapı ve fonksiyonlarda bazı farklılıklar bulunmuştur. Beynin gri ve beyaz madde alanlarında farklı bağlantılarla işlem sergilediği ifade edilmektedir. Bu bağlantılarda atipik örüntüler, zayıflıklıklar veya artışlardan söz edilmektedir (Mordi, 2022; Wang ve ark., 2025).
Çevresel faktörlerle bakıldığında ise risk faktörleri şunlardır (Mordi, 2022):
- Yenidoğan hipoksisi.
- Baba yaşı (>50, yeni bir genetik mutasyon olasılığını artırır).
- Anne yaşı (>40).
- Annede obezite.
- Gebelik diyabeti.
- Gebelikler arasındaki süre (12 aydan az bir ara otizm olasılığını artırır).
- Gebelik sırasında ilaç kullanımı (örneğin, nöbet bozukluklarını tedavi etmek için kullanılan valproat ilacı).
- Folik asit takviyesi koruyucu olabilir (ancak çok fazla alınması otizm riskini artırabilir).
- Prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı (Lord ve ark., 2020)
Ayrıca bazı kaynaklarda annenin sağlığı ve enfeksiyonlar, prenatal dönemde hava kirliliğine ya da pestisitlere maruziyet ve bazı komplikasyonlardan da söz edilmektedir (Wang ve ark., 2025).
10. Otizm Nasıl Tanılanır?
Otizm spektrum bozukluğu tanısı; bir çocuk ve ergen psikiyatristi tarafından DSM-5 dikkate alınarak, vaka öyküsü, klinik değerlendirme-gözlem; bilişsel, gelişim ve işitme gibi değerlendirmelerin yapılması, çevreden bilgi alınması ve gerekirse uygun otizm testlerinin kullanılması ile konulur (APA, 2017; Mordi, 2022).
11. Otizm Kaç Yaşında Fark Edilir?
Otizm genellikle yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkar. Bazı çocuklarda belirtiler ilk 12 ayda fark edilebilirken, bazılarında belirtiler 24. aydan sonra belirginleşir. Araştırmalar, otizmin 18 ay civarında ya da daha erken dönemde tespit edilebileceğini göstermektedir; ancak hala tanının yanlış pozitiflik (yalancı pozitiflik) olasılığı vardır. Deneyimli bir uzman tarafından konulan 2 yaş tanısı genellikle güvenilir kabul edilir. Ancak birçok çocuk, tanısını 3 yaş civarında veya daha ileri yaşlarda almaktadır. Bu gecikme, erken dönemde başlanabilecek etkili müdahale olanaklarının kaçırılmasına yol açabilir. Bazı bireylerde ise tanı, hatta ergenlikte ya da yetişkinlikte konabilmektedir (APA, 2017).
12. Otizmin Erken Tanılanması Neden Önemlidir?
Otizmin erken tanısı önemlidir çünkü durum net olarak tanımlanması, varsa ek sorunların tespiti, ailenin bilgilendirilmesi, erken müdahalelerin yapılması ve gerekirse ek yönlendirmelerin yapılması kritik önem taşır. Erken dönemde beynin yeni sinir bağlantıları kurma ve mevcut bağlantıları güçlendirme yeteneği yüksektir (nöroplastisite). Dolayısıyla beyin ağlarının farklı yollarla organize olma avantajı ile bu dönemde sosyal etkileşim, dil gelişimi ve duygusal gelişim, söz konusu uyarımlarla hızla gelişme potansiyeline sahiptir. Erken müdahaleler ile sosyal ve dilsel uyarılara duyarlı nöral ağların kurulduğunu, sinapsların geliştiği ve otizmdeki mevcut eksikliklerin telafi edilebildiği görülmektedir (APA, 2017; Mordi, 2022; Sullivan ve ark., 2014). Sayısız çalışma otizmde erken müdahalelerin, çocuğun gelişimine büyük bir avantaj kazandırdığını göstermiştir. Erken tanı ve müdahale, semptom şiddetini azaltmada en etkili yöntemdir; bazı bireylerde belirtiler zamanla önemli ölçüde hafifleyebilir (Daniolou ve ark., 2022; Sandbank ve ark., 2025).
13. Otizmde Dil ve Konuşma Gelişimi Nasıl Etkilenir?
Özellikle Semantik ve Pragmatik becerilerdeki sorunlar otizmin çekirdek sorunlarıdır. Ancak diğer alanlarda da güçlükler görülebilir. Başlıca etkilenen dil becerileri şunlardır (Owens, 2022):
Pragmatik (kullanım bilgisi):
- Ortak dikkat eksikliği.
- Konuşmayı başlatma ve sürdürmede zorluk, bunun sonucunda çok daha kısa konuşma.
- Sınırlı iletişim işlevleri (örn., soru sorma, yorumlama).
- Zihin kuramı temelli “ben ve öteki” bağlamında iletişim güçlükleri
- Biçim ve içeriği bağlama uydurmakta zorluk.
- Uygunsuz konuları ısrarla tekrarlamak veya gündeme getirmek.
- Anlık ve gecikmiş ekolali ve rutinleşmiş ifadeler.
- Az sayıda jest kullanımı; karmaşık jestlerin yanlış yorumlanması.
- Soruların aşırı kullanımı, sık tekrarlar.
- Sık sık asosyal monologlar.
- Bağlama göre iletişim şekillerinde değişiklik yapabilme ve konuşmacı-dinleyici rollerinde zorluk.
- Göz temasından kaçınma, işaret etmede zorluk.
Semantik alanda (Anlam bilgisi):
- Özellikle görsel referanslar için kelime bulma zorluğu. Altta yatan anlamın bellek yardımı olarak kullanılmaması.
- Yaşıtlarına göre sorulara daha uygunsuz cevaplar verme.
- Varlıklar arasında bağlantıları esnek şekilde kullanamama.
Sentaks (sözdizimi)/morfoloji (biçim bilgisi):
- Özellikle zamirler ve fiil sonları ile ilgili morfolojik zorluklar.
- Genellikle altta yatan anlamı göz ardı ederek, yüzeysel biçimdeki cümleler kurma.
- Zihinsel yaşıtlarına göre daha az karmaşık cümleler kurma.
- Kelime sırasına aşırı sadık kalma (gestalt).
- Cümle ve ekleri anlamada güçlük.
Fonoloji:
- Fonoloji, her çocukta değişkenlik gösterir ve genellikle düzensizdir. Gelişim sırası, normal gelişen çocuklara benzer.
- Dilin en az etkilenen yönüdür.
14. Otizmde Dil ve Konuşma Terapisi nasıl yapılır?
Otizmin değerlendirmesi ve müdahalesinde, DKT’lerin sayısız önemli rolü vardır. Bu, DKT’lerin akademik ve mesleki birikimleri ve rolleri ile ilgilidir. Terapistin temel görevi, her çocuğun benzersiz güçlü ve zorluk alanlarını belirlemek ve buna göre bireyselleştirilmiş bir müdahale planı oluşturmaktır. Terapinin hedefleri kapsamlı değerlendirmenin ardından bireyin yaşı ve gereksinimlerine göre bireyselleştirilir. Söz gelimi sözel olmayan (non verbal) bir çocuğun terapisi ile yüksek işlevli okul çağı otizmli bir gencin terapisi farklıdır. Hedefe yönelik girişimler klinikte, evde ve/veya okulda yoğunlaştırılmış şekilde uygulanır. Dil ve konuşma terapisi, otizmli bireylerde yalnızca kelimeleri öğretmeye odaklanmaz; asıl amaç, bireyin iletişim kurmasını mümkün kılmaktır. DKT çocuğun bireysel farklılıklarını gözeterek çok duyulu, ilişki temelli ve doğal öğrenme ortamları yaratır. Terapi, yapılandırılmış oturumlarla sınırlı kalmaz; günlük yaşam içi fırsatlara yayılan etkileşimsel yaklaşımlarla sürdürülür. Aşağıda DKT’lerin rollerine ilişkin bazı bilgiler verilmektedir (Sterred ve ark., 2022; Xiao ve Li, 2025).
DKT’lerin mesleki rolleri gereği dil gelişimine, dil normlarına ve otizme has dil farklılıklarına hakim olmaları beklenir. Bundan dolayı iletişimsel ve dilbilgisel hedefler belirlerler ve bunun nasıl çalışılacağı konusunda çocuğun çevresine rehberlik yaparlar. Multidisipliner/ interdisipliner bir yaklaşımla diğer ekip üyelerine bu konuda rehberlik yaparlar. Özellikle erken müdahalede kritiktir çünkü bu dönem, olumlu sonuçların alınmasında en verimli dönemdir (nöroplastisite). Söz öncesi (preliguistik) beceriler üstünde özellikle çalışırlar. Konuşmanın prozodisi (vurgu, ritim, yükseklik, perde, hız, ezgi) yine önemli bir odaktır.
Özellikle erken dönem otizminde; etkileşime dayalı, doğal ve bütüncül yaklaşımlar (DIR/Floortime, Hanen: More Than Words®, Doğal Gelişimsel Davranışçı Müdahaleler–NDBI) ile özel eğitim ve uygulamalı davranış analizine (applied behavior analysis) dayalı yaklaşımlardan yararlanabilir ve bu prensipleri, DKT nosyonu ile birlikte çocuğun ihtiyaçlarına entegre eder. Tüm terapi bireyin ihtiyaçlarına göre esnektir. Davranışsal müdahaleler kapsamında işlevsel iletişim eğitimi ve ayrık denemelerle öğretim yaklaşımlarından da yararlanılabilir. Doğal öğretim stratejileri, temel tepki öğretimi ve replikli öğretim (scripting) yine başvurulan yöntemlerdendir. Okul çağı ve sonrasında bilişsel davranışçı terapi teknikleri kullanılabilir. Zihin kuramı, sosyal beceri eğitimi ve sosyal öykülerden yararlanılabilir. Yapılandırılmış bir sisteme ihtiyaç varsa TEACCH’e başvurulabilir. Ayrıca teknoloji temelli müdahaleler, yardımcı teknolojiler ve müzik terapisi de kullanılabilmektedir. Bazı hedefler grup terapileri içinde çalışılabilir. Farklı iletişimsel niyetler üstünde çalışılabilir (örn., soru sorma, yorum yapma).
Dilin bileşenleri kapsamında ise baktığımızda semantik (anlam bilgisi) açıdan çocuğun sözcük sayısının artması, sözcük anlama becerisinin gelişmesi ve varlıklar arasındaki bağlantıların kavranması desteklenir. Pragmatik beceriler kapsamında ortak dikkat, göz kontağı veya işaret etme gibi becerilerden çok daha ileri becerilere doğru ilerlenir. Zihin kuramı, merkezi bütünlük kuramı ve yürütücü işlevler de dikkate alınarak dilin sosyal bağlamda kullanımına yönelik müdahaleler yapılır. Bu kapsamda toplumsal beceriler, bağımsızlık, zorbalıkla baş etme ve kendini koruma önemli bir temadır. Sentaks (söz dizim) ve morfoloji (biçim bilgisi) kapsamında cümle ve ekleri anlama, esnek şekilde kullanma üstünde çalışılır. Fonolojide (ses bilgisi) ise ses birim temelli konuşmanın anlaşılırlığı üstünde çalışılır.
Otizmli çocukların sıkça gösterdiği ekolali de bu sürecin doğal bir parçasıdır. Çocuğun “Evet” yerine “Evet mi?” demesi ya da günler sonra duyduğu bir repliği aynı şekilde tekrar etmesi, anlamsız bir tekrar değil; iletişimsel bir işlev taşır. Bu durum, “gestalt dil edinimi” olarak adlandırılır: çocuk önce bütünsel kalıpları duyar, onları ezberler ve daha sonra zamanla parçalayarak kendi özgün cümlelerini kurmaya başlar (Prizant, 1983; Blanc, 2012). Güncel araştırmalar, ekolalinin çocukların sosyal-iletişimsel katılımında anlamlı bir rol oynadığını ve gestalt dil ediniminin otizmli bireylerde dil gelişiminin işlevsel bir yolu olduğunu göstermektedir (Bryson et al., 2007; Eigsti et al., 2011). Dolayısıyla ekolali, dilin farklı bir tarzda öğrenildiğinin ve iletişimin alternatif yollarla kurulabileceğinin kanıtıdır.
Bu süreçte ebeveynlerin sürece katılımı kritik öneme sahiptir. Ebeveynlere bilgilendirme, danışmanlık ve beceri eğitimi sunulmaktadır. Terapist, ev içi uygulamalar için model olur, aileyi yönlendirir ve çocuğun iletişim motivasyonunu canlı tutar. Çocuğun iletişim özelliklerinin tanıtımı, hedeflerde ortak anlayışın geliştirilmesi ve tüm çevrenin bunu desteklemesi büyük önem arz eder. Bu, bireyselleştirilmiş egzersizlerin ve aktivitelerin yapılmasını, günlük rutinlerin ve çocuğa sunulan iletişim stillerinin modifiye edilmesini içerir. Akran aracılı yaklaşımlar oldukça etkili olabilmektedir.
Alternatif ve destekleyici iletişim sistemlerinin kullanılmasına yönelik tüm süreçler için danışmanlık verir. Yardımlı, yardımsız, yüksek teknolojili veya yardımsız teknolojilerin kullanımında bireyin özellikleri ve gereksinimleri ile bir eşleştirme yapar. Resim Değiş-Tokuşuna Dayanan İletişim Sistemi (PECS-Picture Exchange Communication System), bas-konuşlar veya tablet temelli ADİS’ler bu kapsamdadır.
Otizme DKT alanının ilgi alanı olan bazı eşlik eden bozukluklar söz konusu olabilir. Çocukluk çağı konuşma apraksisi, beslenme problemleri, prozodik farklılıklar bunlar arasındadır. Bunların ayrıcı tanısı ve müdahalesi yine DKT’nin görevleri arasındadır. Gerektiğinde bu bozukluklara has Prompt, SOS Feeding gibi yaklaşımlar kullanılır.
Sonuç olarak, otizmde dil ve konuşma terapisi; tanısal etiketlerden öte bireysel farklılıklara duyarlı, sosyal etkileşim ve iletişim işlevselliğini ön plana alan, aile katılımını merkeze koyan ve dil gelişiminin farklı yollarını destekleyen bütüncül bir yaklaşımla yürütülmelidir.
15. Otizmde spesifik dil ve konuşma terapisi müdahaleleri nelerdir ve özel eğitimden farkı nedir?
Otizm spektrum bozukluğu olan çocukların müdahale süreçlerinde dil ve konuşma terapistleri (DKT) ile özel eğitim uzmanları sıklıkla aynı çocukla çalışmakta, ancak farklı mesleki perspektiflerden sürece katkı sağlamaktadır. Her iki alanın ortak hedefi çocuğun gelişimini desteklemek olsa da amaç, yöntem ve odak noktaları birbirinden ayrışmaktadır. Bu ayrışmanın iyi anlaşılması, multidisipliner yaklaşımların etkinliğini artırmak açısından kritik öneme sahiptir.
Dil ve konuşma terapistleri, müdahale sürecinde özellikle iletişimin dilsel ve pragmatik boyutuna odaklanır. Temel hedef, bireyin anlamlı, amaçlı ve sosyal bağlamda iletişim kurabilmesini sağlamaktır. Bu kapsamda sesletim, sözdizimi, anlambilim, akıcılık ve özellikle pragmatik dil becerileri üzerinde çalışılır. Terapötik süreç, yalnızca sözcüklerin doğru biçimde üretilmesini değil; sıra alma, anlam paylaşımı, ortak dikkat ve sosyal etkileşim gibi iletişimin işlevsel boyutlarını da içerir. Örneğin, bir çocuğun “ben su” ifadesini kullanması DKT açısından dilsel olarak yapılandırılır; yani doğru sözdizimsel ve anlamsal formun kazanılması hedeflenir.
Özel eğitim uzmanları ise müdahaleyi daha geniş bir çerçevede ele alır. Bu meslek grubu, çocuğun akademik, bilişsel, davranışsal ve günlük yaşam becerilerini geliştirmeye odaklanır. Öğretim süreçlerinde yapılandırılmış programlar, görsel destekler, pekiştirme ve davranış düzenleme yöntemleri temel araçlardır. Aynı örnek üzerinden düşünüldüğünde, “ben su” ifadesi özel eğitim uzmanı tarafından çocuğun günlük yaşamda uygun bağlamda kullanması gereken işlevsel bir davranış olarak ele alınır. Bu yaklaşım, öğrenmenin farklı bağlamlara genellenmesini ve çocuğun bağımsız yaşam becerilerini desteklemeyi amaçlar.
Bu iki alan arasındaki temel farklılık, iletişimin niteliği ile öğrenmenin işlevselliği üzerinde odaklanmalarıdır. Dil ve konuşma terapistleri anlam kurmayı, iletişimsel etkileşimi ve dilin sosyal işlevini merkeze alırken; özel eğitim uzmanları öğrenmenin genellenmesi, davranışın düzenlenmesi ve akademik becerilerin geliştirilmesini ön planda tutar. Literatür, en etkili sonuçların bu iki alanın birbirini tamamladığı bütüncül yaklaşımlarla elde edildiğini göstermektedir (Rogers & Dawson, 2010; Schreibman et al., 2015).
16. Konuşmayan Çocuğa Dil ve Konuşma Terapi Nasıl Yapılır?
Terapilerde doğal/etkileşimsel yaklaşımlar temel alınmaktadır ve ebeveyn temelli bir yaklaşım sergilenmektedir. Dil ve konuşma terapisi müdahaleleri; DIR/Floortime, Hanen: More Than Words® gibi yaklaşımlara gömülü olarak kullanılabilmektedir. Çocuğun nasıl bir iletişimci olduğu çok önemlidir. Örneğin çocuğun sözel olmasa da jest ve mimikleriyle iletişim kurması ya da hiçbir şekilde iletişim kurmaması-kayıtsız olması çok başka bir durumdur ve farklı uygulamalar gerektirir. Çocuğun regülasyonunun izlenmesi; psikolojik ve duyusal prensiplerden yararlanmak önem arz eder. Söz öncesi becerilere yönelik müdahaleler; örneğin ortak dikkat – karşılıklılık, sıra alma, taklit, göz teması, işaret etme ve vokallerin desteklenmesi önemlidir. Ortak dikkatin başlatılmasını sağlamak, çocuğa eşzamanlı tepkiler vermek, çevrenin sunduğu çocuğa dil uyaranlarını modifiye etmek (basit, tekrarlayan, yavaş veya daha melodik), çocukta taklidi teşvik etmek ve dili geliştirmeye yönelik rutinleri (örn., oyunlar, gıdıklama, şarkılar) desteklemek önemlidir. Uygun olmayan vokal davranışları (çığlık, vurma) jestler veya sembollerle değiştirmek hedeflenir.
Fırsat öğretimi kapsamında, terapi esnasında iletişime teşvik edici küçük sabotajlar, iletişim tuzakları kurulur (Milieu Teaching). Böylece eğlenceli bir şekilde çocuğun girişimlerine fırsat oluşturulmuş olmaktadır. Söz gelimi parçalı bir oyuncağın en önemli parçasını şakacıktan yukarıda unutulur. Bazen ise absürt durumlar sağlanır ve çocuğun buna tepkisi beklenir. Çocuğun girişimlerini teşvik etmek, yanıtı bazen geciktirmek önemli olabilir. Alternatif ve destekleyici temelde jest kullanımı, görseller, kartlar veya bazı düşük teknolojili cihazlar kullanılabilir. Çocuğun gelişimsel ve terapötik ihtiyaçlarına göre pek çok materyalden yararlanılır (salıncak, sensöri oyuncaklar, silindirler, ses çıkaran oyuncaklar; hayvan, aile, araba setleri vb.). Ayrıca varsa oral sensöri-motor eksiklikler ve beslenme üstünde çalışılabilir çünkü tüm bu süreçler bir bütündür.
17. Otizmde DKT etkili midir?
Dil ve konuşma terapisi (DKT), otizm spektrum bozukluğu (OSB) olan bireylerde iletişim becerilerini geliştirmeye yönelik en temel müdahale alanlarından biridir. Çok sayıda deneysel araştırma ve bu çalışmaları bir arada inceleyen sistematik derleme ve meta-analizler bu etkiyi ve yararı göstermektedir. Terapinin amacı yalnızca kelimeleri öğretmek değil, bireyin sosyal etkileşim içinde anlamlı ve karşılıklı iletişim kurabilmesini sağlamaktır. DSM-5’e göre OSB’nin temel özelliklerinden biri sosyal-duygusal karşılıklılıkta ve sözel/sözel olmayan iletişimde yaşanan güçlüklerdir (APA, 2013). Bu nedenle DKT, dil gelişimini desteklerken aynı zamanda pragmatik beceriler, ortak dikkat, sıra alma, oyun ve sosyal katılım gibi çok boyutlu hedefler üzerine yoğunlaşır.
DKT süreci, çocuğun bireysel farklılıklarını ve gelişimsel ihtiyaçlarını gözeterek yapılandırılır. Terapi ortamı genellikle oyun temelli ve doğaldır; terapist, çocuğun ilgi alanlarından yola çıkarak motivasyon yaratır ve iletişim fırsatlarını artırır. Çocuk, bu etkileşimlerde iletişimi başlatma, sürdürme, sıra bekleme ve duygularını ifade etme becerilerini geliştirir. Floortime (Greenspan & Wieder, 1997) gibi ilişki temelli ve doğal gelişimsel-davranışsal yaklaşımlar, bu amaç doğrultusunda öne çıkan uygulamalardır. Bu modeller, çocukların sosyal katılımını artırmakla kalmaz; aynı zamanda bilişsel gelişim, sembolik oyun ve dilsel farkındalık gibi alanlarda da uzun vadeli ilerlemeler sağlar.
Otizmde dil ve konuşma terapisi pragmatik ve sosyal iletişim hedeflerini de kapsar. Terapistler, çocukların göz teması kurmasını, jest ve mimik kullanımını artırmasını, sıra almayı öğrenmesini ve farklı sosyal bağlamlarda uygun iletişim kurabilmesini destekler. Sözel olmayan iletişimin güçlendirilmesi bu süreçte kritik rol oynar; jestler, işaretler, beden dili ve alternatif destekleyici iletişim sistemleri (örn. PECS) çocukların çevreleriyle daha işlevsel bağ kurmasına yardımcı olur. Ayrıca, doğal bağlamlarda yapılan ortak dikkat çalışmaları ve oyun tabanlı etkileşimler, çocukların sosyal anlamı keşfetmelerine ve dili işlevsel olarak kullanmalarına katkı sağlar. Kısacası terapi, yalnızca dil biçimlerini değil, dilin sosyal işlevini hedefler.
DKT’nin en güçlü yanlarından biri, ebeveynleri sürece dahil etmesidir. Aileler günlük yaşam içinde doğal fırsatları kullanarak çocuklarının iletişimini desteklemeyi öğrenir. Araştırmalar, ebeveynlerin aktif katılımının terapötik kazanımları artırdığını ve çocukların iletişim becerilerinin ev ortamına daha kolay genellendiğini göstermektedir (Kasari ve ark., 2010). Sonuç olarak DKT, kelimelerin ötesinde; sosyal bağ kurmayı, anlamlı iletişim motivasyonunu ve yaşam boyu sürecek etkileşimsel becerileri destekleyen bütüncül bir müdahale alanıdır.